Lale Camii, asıl adıyla Lala Mustafa Muslihiddin Paşa Camii, hem tarihî dokusu hem de Osmanlı ve Selçuklu mimarisinin izlerini bir arada taşıyan yapısal özellikleri ile dikkat çekmektedir. İlk inşaat tarihinin bilinmemesi ve caminin yanındaki kümbetten daha sonra inşa edilmiş olması, yapının mimari özellikleriyle 12. yüzyılın son çeyreği ile 13. yüzyılın ilk çeyreği arasına tarihlendirilmesini mümkün kılmakta, bu durum yapının tarihsel sürecini daha da gizemli hale getirmektedir. Farklı dönemlerde yapılan onarım ve eklemeler ise yapının zaman içerisindeki dönüşümünü gözler önüne sermektedir.
Lala Muslihiddin Paşa, 13. yüzyılın ilk yarısında yaşamış ve Selçuklu Sultanı I. Alâeddin Keykubad'ın lala'sı (eğitmeni) olarak görev yapmış önemli bir devlet adamıdır. Kayseri'de kendi adıyla anılan bu camiyi inşa ettirmiştir. Camiye bitişik türbede ise Lala Muslihiddin Paşa ve eşinin medfun olduğu bilinmektedir.
1823 ve 1856 yıllarında tamirat geçiren cami, 20. yüzyılın başında yeniden onarım ihtiyacı doğması üzerine 1903 yılında Evkaf İdaresi tarafından tekrar ele alınmıştır. Bu onarım sırasında caminin batı cephesindeki kapı çerçevesi de büyük ölçüde yenilenmiş ve beyaz mermerden dört satırlık bir kitabe eklenmiştir. Kitabede, Kur’an-ı Kerim’in Tevbe Suresi’nin 18. ayeti yer almakta ve 10 Mayıs 1903 tarihi belirtilmektedir. 1968 yılında yapılan sondaj çalışmaları sırasında, caminin ilk inşaatına ait ve 1835 yılında meydana gelen depremde yıkılan kıble duvarının kalıntıları ortaya çıkarılmış ve cami güney yönünde genişletilmiştir. Bu müdahale sırasında minare de ibadet mekânının güneybatı köşesinde kalmıştır.
Caminin kündekâri tekniği ile yapılmış ahşap minberi, 13. yüzyıla tarihlendirilmekte olup, minberde tarih kitabesi bulunmamaktadır. Minberde yer alan yazılar, Kur’an-ı Kerim’den alınmış ayetleri ihtiva etmekte ve yazım şekli ile yan satıhlardaki geçmeler, Hunat Camii’nin minberiyle benzerlik göstermektedir. Kıble duvarındaki taş mihrabın ise 1968 yılındaki onarımlar sırasında yapıldığı anlaşılmaktadır. Caminin bitişiğinde bir sıbyan mektebi ve çeşme bulunduğu kaydedilmekte olup, günümüze yalnızca çeşme ulaşabilmiştir. Sıbyan mektebinin ise zamanla yıkılarak ortadan kalktığı anlaşılmaktadır.
Yakın zamanda peyzaj ve çevre düzenlemesi yapıldı, ancak caminin kendisi gerçekten çok kötü bir durumda. Selçuklulardan günümüze nadiren ulaşmış, tarihimize ve kültürümüze ait önemli eserlerden biri olduğu için acilen aslına uygun ve özenli bir restorasyon sürecinden geçirilmesi gerekiyor.