Yemyeşil vadilerin derinliklerinde saklı, huzurlu bir köye doğru heyecanlı bir yolculuğa çıkıyorum. Yol boyunca Karadeniz'in o kendine has, gür ve çeşitli bitki örtüsü beni adeta büyülüyor. Yemyeşil ormanlar, her türlü ağaç ve çalının iç içe geçtiği adeta bir botanik bahçesini andırıyor. Fındık ağaçları, çay tarlaları, yöreye özgü farklı ağaç türleri ve rengarenk orman gülleri yol boyunca bana eşlik ediyor. Bu zengin bitki örtüsü, havanın daima taze ve oksijen dolu olmasını sağlıyor.
Köye vardığımda ise, beni bambaşka bir doğal güzellik karşılıyor: O muhteşem şelale. Yükseklerden bembeyaz köpüklerle dökülen suyun sesi, uzaktan bile duyuluyor. Şelaleye yaklaştıkça, suyun serinletici etkisi hissediliyor ve o büyüleyici manzara tüm ihtişamıyla gözler önüne seriliyor. Şelalenin döküldüğü yerde oluşan küçük gökkuşağı ise bu doğal güzelliğe ayrı bir renk katıyor. Etrafındaki kayalıklar ve yemyeşil bitki örtüsüyle birleşen şelale, adeta bir doğa harikası.
Köy ve çevresindeki doğa manzaraları ise kelimelerle anlatılması zor bir güzelliğe sahip. Yüksek tepelerden baktığınızda, sonsuza dek uzanan yeşil vadiler, sis bulutlarıyla dans eden dağlar ve Karadeniz'in o engin maviliği adeta bir tablo gibi seriliyor önünüzde. Bu coğrafya, her mevsimde farklı bir güzelliğe bürünüyor. İlkbaharda açan rengarenk çiçekler, yazın yemyeşil ormanlar, sonbaharda sararan yapraklar ve kışın bembeyaz kar örtüsü... Bu yöre ve çevresi, doğanın tüm cömertliğini sergilediği, huzur dolu bir kaçış noktası. Bu muhteşem doğa ortamında olmak, insana adeta yeniden enerji veriyor.