Arkasında ki lisenin mimarisinden lisenin olduğu bina sanılıyor. Hemen yanında.

Balatın meşhur silüetlerinden bir tanesi. Biraz yokuş yürüyerek ulaşıyorsunuz. Dar ve dik bir yokuş olduğu için araçla çıkmayın. Hatta mümkünse balata araç ile girmeyin. Rum ortodokslara ait kilise halen aktif olarak kullanılıyor. Ön taraf şuan okul olarak hizmet veriyor. Kilise kısmı arka tarafta kalıyor. Bu nedenle ziyaret etmek mümkün olmuyor

Öncelikle kilise yanındaki Fener Rum Okulu ile çok karıştırılıyor ancak ikisi çok farklı yerler. Genellikler her hafta ziyaret ettiğim Balat semtinin en göze çarpan yapılarından biridir. Balata ne zaman gelsem Kanlı Kilise'nin ziline basıp açmalarını beklerdim ancak kimse kapıyı açmazdı. En son gittiğimde yine Kilise'nin ziline bastım bir kadın kapının deliğinden bakıp geri içeri gitti. Bir an vazgeçmiştim anca eve dönerken tarihi bir evi yıkayan bir kadına sordum ''kilise ne zaman açık'' kadın Kilise'nin önündeki polise sorun veya zillerine basıp izin istesin içerde insanlar var dedi. Kapının önündeki polislere sordum onlarda zile basın dediler. Yapacak bir şey yok deyip Kilise'nin önündeki evin merdivenlerine oturup iç geçirdim keşke içeri girebilsem. Başka bir şey istesem olacakmış merdivenlerde 5 dakika oturduktan sonra bir tane adam kilisenin kapısına doğru yöneldi arkasından adamın kafilesi geldi. Adam kiliseye baktığımı görünce girmek istediğimi anladı ve içeri girmek ister misin diye sordu dilim tutuldu. Evet dedim ve sadece özel izinle bazı gezi turları ile ziyarete açıldığını öğrendim. İçeriye telefon ettiler ve bize kapıyı açmayan kadın kapıyı açtı. Kadın içeriye girmemize ilkte izin vermedi tur rehberi zar zor soktu bizi. Kadın bize bakarak ''normalde tur harici almıyoruz'' dedi ve bize Türk müsünüz diye sordu evet deyince de Türkleri de almıyoruz dedi kadın bize kuruldu. Kilise'nin içine girince de elimizde telefon olmamasına rağmen lütfen çekim yapmayın diye iki de bir uyarıyordu. Gezi bitince bizi içeriye sokan tur rehberine teşekkür edip çıktık. Eve gidince asıl kilise görevlilerinin dışarıda olduğunu bu kadının görevli olmadığını öğrendik. Sonuç olarak biz kazandık kilisenin içi mükemmeldi ancak misafirperverlik 0'dı.

Balatın sokaklarında gezerken her köşesinde gözüken eşsiz mimariye sahip çok güzel bir yer harika büyülüyeci ihtişamlı bir yapı ayrıca birçok turistin ve yerli halkın uğrak noktalarından biri birçok açıdan fotoğraflarını çekebileceğiniz çok güzel sokakları var mutlaka görmeniz gereken yerlerden biri

Muhteşem bir mimari yapısı var gerçekten..
Fotoğraf çekmek için ideal.
Yokuş dik ona göre..

Tarihinin 10. yüzyıla kadar dayandığı tahmin edilen Meryem Ana Rum Ortodoks Kilisesi, İstanbul’un Fatih ilçesinde bulunmaktadır. Kimi kaynaklar 11. yüzyılda kimileri ise 12. yüzyılda yapıldığını iddia etmektedir. Yapım yılı konusunda fikir ayrılıklarına sebep olan kilise, basit planlı mimarisine sonradan eklenen yarım kubbeler yonca yaprağı oluştururlar. Osmanlı Dönemi’nde 17. yüzyılda kilisenin camiye çevrilmesi için girişimde bulunulmuştur fakat sonuçsuz kalmıştır. Kanlı Kilise olarak da akıllarda kalan bu yapının ilginç bir de öyküsü vardır. Derler ki; İmparator’un gayri meşru bir kızı vardır ve İmparator kızını Moğollarla ittifak yapılması için Moğol Han’ı ile evlendirir. Kız Han ile evlenemeden Han ölmüştür. Han’ın ölümünden sonra kız babasının yanın döner ve bu kiliseyi yaptırır. Yaptırdıktan sonra kendini yaptırmış olduğu bu kiliseye adar. Hikaye böyledir. Doğru mudur bilinmez ama hala ayakta kalmayı başarabilmiş olan kilisenin ziyaretçisi oldukça fazla. Gezip gördükten sonra sade mimarisine hayran olacağınız bir tarihi yapı.

Görkemli, müthiş bir yapı. Bambaşka bi mimari ile hem doğu roma mimarisini hem İtalya mimarisini anımsatıyor. Rengi göz alıcı, manzarası fevkalade. İçeri giriş yasak . Hemen altında yakın döneme ait, eğitim vermeyen, bir kız okulu var ve normalde aylarca kapalı olur . Gökçeada temalı bir sergi için 24 Kasım 2022 tarihine kadar açık , onu da gitmişken inceleyip manzarasının da tadını çıkarın. 82 yaşında olan şuanki patriğin beşiği ve okul önlük yakalığı da sergileniyor .

Merhabalar,
Beyoğlu’nda yer alan Meryem Ana Kilisesi, isminde de yer aldığı üzere Meryem Ana’ya atfedilmiştir. Pera bölgesindeki en eski kilisedir. Sultan III. Selim'in izniyle mimar Hacı Komninos Kalfa tarafından inşa edilmiş ve açılışı 18 Eylül 1804 tarihinde gerçekleştirilmiştir. Daha sonraki zamanlarda genişletilmiş ve bugünkü beş nefli bazilika şeklini almıştır.

İstiklal caddesi yönünde karakteristik bir çan kulesi bulunmaktadır. Kariye müzesindekine benzeyen ikonaların yer aldığı ahşap templon ve freskleri ile dikkat çekmektedir. Kilise, yakındaki İngiliz Konsolosluğu'na 20 Kasım 2003'te düzenlenen bombalı saldırı nedeniyle ağır hasar gördü ve 21 Kasım 2009'da köklü yenileme çalışmaları sonrasında yeniden açıldı.

İnternette daha önce karşıma çıkınca gezmek istemiştim. İçerde birileri yaşıyor ama ne yazık kapalıydı. Bana sadece pazar günleri açık olduğunu söyledi içerdeki kadın. Yorumlarda çok fazla karışıklık gördüm. Sade kırmızı boyalı olan yapı kilise. Görkemli yapısı olan bina ise bir okul. Kiliseyle karşılıklı olarak yanı sokakta bulunuyorlar ama beraber değiller.

Doğu ve Batı’nın, Balat ile Fatih’in birleşimi gibi. Estetik ve mimari açıdan büyüleyici bir yapı, sanki tuzlu ve tatlı suyun buluşması. Hemen üst kısmında bir Mevlevihane bulunuyor, bu da burayı daha da ilginç kılıyor. Kesinlikle görülmeye değer bir yer.

Yorumlarda kilisenin yanındaki okulla karıştırıldığını gördüm. Bizans yapısı bir kilise ile neo bizanten bir yapının karıştırılması toplumun kültür düzeyini göz önüne aldığımızda şaşırtmıyor. Zaten okulu da önemli bir kitle patrikhane binası sanmakta.

Orijinal adı Maria Muhliotissa olan yapı 1261 'de imparator 8. Mahael tarafından inşa ettirilmiştir. istanbul'daki rum cemaatinin sürekli olarak elinde kalan tek rum ortodoks kilisesi olan kanlı kilise, adını onu kuran kadından alır. bir bizans prensesi olan maria, moğol hanı Hülagu ile evlendirilmek üzere yola çıkarılır ama damat adayı ölünce Abaka Han ile evlendirilir ve büyük bağlılıkla 15 yıl iran'da yaşar. kocasının öldürülmesinden sonra istanbul'a dönerek bu kiliseyi yaptırır ve bir rahibe olarak hayatının sonuna dek burada yaşar. kilisenin en değerli mozaiği olan "isa'nın kıvançlı anası", aynı zamanda kilisedeki en değerli hazinedir.

Diğer bir adı da Kanlı Kilise'dir. Şehrin fethi sırasında tepeyi aşan Türk askerleri burada imparatorluk muhafızlarına denk gelmiş ve onları püskürtene kadar çok büyük kayıplar vermişlerdir. Rivayete göre tepeden aşağıya akan kanlar bir dere gibi süreklilik göstermiştir. Günümüzde de rengi nedeniyle ünvanını hak etmektedir.

Bir başka rivayete göre yapımından yaklaşık iki yüzyıl sonra Fatih Sultan Mehmet istanbul’u alır ve şehirde hızla islamlaştırma süreci başlar. şehirdeki en belirgin değişiklikler ise gerek yeni yapılan gerekse kiliseden devşirilen camilerdir. bu zamanlarda aslen Hristodoulos olup sonradan Atik Sinan olarak bilinen mimar Fatih Camii’nin inşası ile görevlendirilir

ilk zamanlarda Fatih’in çok sevdiği bu mimar, padişahın bir gün kendisine sunduğu dilek hakkını*, annesinin çok sevdiği kilisesinin korunması yönünde kullanır. akıllı adamdır ama Atik Sinan, Fatih’ten sonra o kiliseye olacakları da tahmin edebilmektedir, bu yüzden bir ferman yazdırır padişaha. fermanda 2. Mehmet kilisenin kendisinden sonraki padişahların hükümranlıklarında da olduğu gibi bırakılmasını, camiye çevrilmemesini buyurur.

Açık bulmak ve içine girmek şanslı bir insan olduğunuzun göstergesidir. Giriş kapısının yanında çift başlı kartal görülmektedir.

İstanbul’da bugüne kadar gördüğüm en heybetli en güzel kiliselerden bir tanesi olabilir. Hatta belki biraz da çevre dokuya kapılıp en güzeli dahi denilebilir. Şimdilerde Rum ortaokuluna çevrilmiş ama her yanında o güzel işlemelerini yapısını ve kalitesini görebiliyorsunuz. Sahilin uzak taraflarından bile bakıldığında mutlaka göze çarpıyor. Balat sahile gittiğimde böyle bir yapıdan haberim dahi yoktu. Tesadüfen kafamı arkama çevirince bu muhteşem yer adeta beni yerimden oynattı ve yanına doğru çekti. Büyüsüne kapılmamak mümkün değil.