Ben, 12 yıl boyunca bir mülteci statüsünde yaşam mücadelesi verdim. Zor şartlar, belirsizlikler ve baskılarla geçen yılların ardından Türkiye'den kaçmaya karar verdim. Ancak ne yazık ki, bu kaçış umut değil, daha fazla zulüm getirdi.
25 saat boyunca kamyonun arkasında havasız, susuz ve insanlık dışı koşullarda yol aldık. Hamzabeyli Gümrük Kapısı’nda ve Jandarma personeliyle karşılaştığımızda ise maruz kaldığımız muamele, kelimelerle tarif edilemeyecek kadar acı vericiydi. Küçümseyici bakışlar, hakaretler, küfürler ve şiddet… İnsanlık onurumuzu ayaklar altına aldınız.
Bu yaşadıklarımı hayatım boyunca unutmayacağım. Benim gibi nice mülteci, sizin vicdansızca davranışlarınızın kurbanı oldu. Sizi Allah’a havale ediyorum. Merhametsizliğinizin, adaletsizliğinizin bedelini bir gün ödeyeceksiniz – siz olmasanız da, çocuklarınız bu dünyada haksızlıkların yankısını mutlaka duyacaktır. Beni zorla ülkeme diport ettiniz.burda yaşadım her şey sorumlusu sizsiniz.
UNHCR’ye de sesleniyorum: Sözde mülteci haklarını koruyan, ancak kamplarda mafya ve suç şebekelerine göz yuman bir kurum haline geldiniz. Denetimsizlik, kayıtsızlık ve sessizlikle suç ortaklığı yapıyorsunuz. Bu sessizlik, bir gün utanca dönüşecek.
Ben, bir mülteci olarak, yaşadığım tüm acıların ve haksızlıkların şahidiyim. Ve yüksek sesle söylüyorum:
*Hakkımı helal etmiyorum. Hakkımı helal etmiyorum. Hakkımı helal etmiyorum.*
Bu mesaj, sadece benim değil, tüm susturulmuş, itilmiş ve hor görülmüş mültecilerin sesidir.