That day, I went to the 25 november - feminist march protest in Istanbul. The protest hadn’t started yet, and there weren’t just protest participants around; civilians were also present. We were sitting in a coffee shop. Suddenly, they started locking the café doors. We went outside, and the police began tightening their barricades. When they cuffed me, I asked them not to tie the handcuffs too tightly. The officer deliberately tightened them excessively. They were so tight that even the officers struggled to remove them later. For about 10 hours, I was left in reverse handcuffs. Then we were taken to Taksim Police Station. One day later, they took us to the Arnavutköy Repatriation Center. There, they again tried to make us sign a document to agree to deportation. We said we wanted to meet with our lawyer, but they didn’t respond at all. They threw us into the men's section. Again, they mocked us. We faced torture in there. Again, we were taken out of there and sent to Çatalca. Then an order came for them to treat us more gently. They just told us, "Don’t worry, you’ll get your response." We waited in a room for six hours. Later, a manager came and said, "You were organizing things there, so I won’t let you go, and I’ll make you travel all over Turkey. I know you’re the organizer of this protest, Ali." We were constantly threatened. Everyone was asking, "What kind of march were you part of?" They said, "We won’t let you live here (Turkey)." Later, they took us to another room. Again, they mocked us. They came in and said, "We have a surprise for you." They told us that they would be sending us to Kocaeli and They humiliated us and insulted us along the way.

O gün, İstanbul'daki 25 Kasım feminist yürüyüşüne gittim. Eylem henüz başlamamıştı ve etrafta sadece eylemciler yoktu; siviller de vardı. Bir kafede oturuyorduk. Birdenbire kafenin kapılarını kilitlemeye başladılar. Dışarı çıktık ve polis barikatlarını sıkılaştırmaya başladı. Beni kelepçelediklerinde, kelepçeleri çok sıkı bağlamamalarını söyledim. Polis kasıtlı olarak kelepçeleri aşırı sıktı. O kadar sıkıydı ki, polisler bile daha sonra çıkarmakta zorlandılar. Yaklaşık 10 saat boyunca ters kelepçeli kaldım. Sonra Taksim Polis Karakolu'na götürüldük. Bir gün sonra bizi Arnavutköy Geri Gönderme Merkezi'ne götürdüler. Orada yine sınır dışı edilmeyi kabul ettiğimize dair bir belge imzalatmaya çalıştılar. Avukatımızla görüşmek istediğimizi söyledik, ancak hiçbir cevap vermediler. Bizi erkekler bölümüne attılar. Yine bizimle alay ettiler. Orada işkenceyle karşılaştık. Tekrar oradan çıkarılıp Çatalca'ya gönderildik. Sonra bize daha nazik davranmaları yönünde bir emir geldi. Bize sadece "Endişelenmeyin, cevabınızı alacaksınız" dediler. Altı saat bir odada bekledik. Daha sonra bir yönetici geldi ve "Orada işleri organize ediyordun, bu yüzden seni göndermeyeceğim ve tüm Türkiye'yi dolaşmanı sağlayacağım. Bu protestoyu düzenleyenin sen olduğunu biliyorum, Ali" dedi. Sürekli tehdit edildik. Herkes "Ne tür bir yürüyüşün parçasıydın?" diye soruyordu. "Seni burada (Türkiye'de) yaşatmayacağız" dediler. Daha sonra bizi başka bir odaya götürdüler. Yine bizimle alay ettiler. İçeri girip "Size bir sürprizimiz var" dediler. Bizi Kocaeli'ne göndereceklerini söylediler ve yol boyunca bizi aşağıladılar ve hakaret ettiler.