Hayatımda ilk defa bir kitabevinden çıkarken kitap sevgimden değil, insanlıktan soğudum. İçeri adımımı attığım anda sanki bir kitapçıya değil, zamanın durduğu bir karanlık kuyuya girmiş gibi hissettim. Toz kokusu, düzensizlik ve boş bakışlarla karşılandım. Kitaplar rastgele yığılmış, raflar darmadağın. Hangisi yeni, hangisi eski belli değil. Bir kitabı çekmeye çalıştım, arkasından domino gibi yirmi kitap düştü. Kimse ilgilenmedi. Belki düşen kitaplar da orada yıllardır kurtarılmayı bekliyordu, kim bilir?
Çalışanlara bir şey sormaya çekiniyorsun çünkü ya yoklar ya da oradalar ama ruhları yok. “Şu kitap var mı?” diye sorduğumda aldığım cevap: “Bilmiyorum.”
Bilmiyorsun.
Çok iyi.
Zaten burada çalışan herkes sanki buraya zorla getirilmiş, kitapla tek bağı fotokopi kağıdı. Kültürle alakaları fal yok, kitap adını duyunca içi daralan insanlarla dolu. Hani şu “hizmet sektörü” denen şey var ya, burası onun tabanına bile yaklaşamıyor. Ne ilgi, ne bilgi, ne de güleryüz… Robot bile daha ilgili davranır.
Ortam desen ayrı bir kabus. Işıklar loş ama loşluğun romantik bir hali yok; bildiğin kasvet. Rafların arasından geçerken omzun takılıyor, çünkü geçilecek yer yok. Kitapçı değil, dar geçitli bir labirent. Zemin gıcırdıyor, sanki her adımınla kitap ruhlarına eziyet ediyorsun.
Kasa kısmına geldiğimde artık sabrım tükenmişti. Kitabı uzattım, çalışanın suratında “neden geldin ki” ifadesi vardı. Poşet istedim, “Yok” dedi. Bir tebessüm? Beklentim yoktu, ama bu kadar ilgisizlik de rekor seviyedeydi. Kasa fişi bile buruşturulmuş halde verildi. Üstüne basıp geçseler daha özenli olurdu.
Kitapçıdan çıkarken düşündüm: Bu mekân kitapların sürgüne gönderildiği yer olabilir mi? Bilgi değil, ihmal yığıntısı. Kültür değil, kaderine terk edilmişlik kokusu. Keşke bir daha adım atmam diyebilsem, ama o kadar kötüydü ki, tekrar gidip gerçekten bu kadar kötü olup olmadığını kontrol edesim bile yok.
Bir kitabevi, kitap sevgisini yüceltmek için vardır. Burası ise o sevgiyi alıp yere çalıyor. Zorla değilse, acilen bir şeyleri değiştirmeliler. Yoksa yakında orası kitapçı değil, sadece boş raflarla dolu bir hatıra olur.