Ayasofya Camii, İstanbul’un kalbinde, tarihle sanatın kucaklaştığı bir abide. 6. yüzyılda, Bizans İmparatoru Justinianus’un emriyle inşa edildi; o zamanlar bir katedraldi. Mimari dehası, Anthemius ve Isidorus’un elinden çıkan bu yapı, devasa kubbesiyle adeta gökyüzüne meydan okuyor. 40 metre yüksekliğindeki bu kubbe, sanki havada süzülüyormuş gibi hafif ve zarif duruyor; bu, dönemin mühendislik harikası.Ayasofya, 1453’te Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethetmesiyle camiye çevrildi. Minareler eklendi, ama Bizans mozaikleriyle İslam sanatının zarif hatları bir arada yaşamaya devam etti. İçerisindeki altın yaldızlı mozaikler, Hz. İsa ve Meryem tasvirleri, Osmanlı’nın eklediği mihrap ve minberle büyüleyici bir uyum sergiliyor. 20. yüzyılda müzeye dönüştü, 2020’de ise yeniden cami olarak ibadete açıldı.Ayasofya’nın atmosferi bambaşka; taş duvarlarında dua sesleri, ışık oyunları ve asırlık hikayeler var. Her köşesi, farklı medeniyetlerin izlerini taşıyor; bu yüzden sadece bir ibadethane değil, insanlık tarihinin aynası. Ziyaret ettiğinde, o heybetli kubbienin altında hem huzur bulursun hem de tarihin nabzını hissedersin.