koyunları da kendilerine arz ederiz. Neyi uygun görürlerse öyle hareket ederiz.” dedi. Hepsi bunu kabul ettiler. Medine’ye döndüklerinde Ebû Said (r.a.), olayı Peygamberimize nakletti. Resûlullah da sürüyü paylaşmalarında bir mahzurun bulunmadığını söyledi.[7]
Ebû Said (r.a.), Peygamberimizin vefatından sonra hadis ve fıkıh ilmiyle meşgul oldu. Birçok talebe yetiştirdi. Resûlullah’ın terbiyesi altında büyüyen Hz. Ebû Said, 1170 hadis rivayet etti. Böylece, “en çok hadis rivayet eden sahabilerin yedincisi” oldu. Onun rivayet ettiği hadislerin bazıları şu mealdedir:
“Allah için birbirlerini sevenler, cennette odalarının doğudan ve batıdan doğan yıldızlar gibi parlak olduğunu göreceklerdir. Cennette ‘Bunlar kimlerdir?’ diye sorulur. Şöyle cevap verilir: ‘Bunlar, Allah için birbirlerini sevenlerdir.”[8]
“Kim helalinden yer, sünnete göre hareket eder, insanlara kötülük ve eziyet etmezse cennete girer.”[9]
“Şüphesiz ki sizler, sizden önceki milletlerin kötü âdetlerine, karışı karışına, arşını arşınına öyle uyacaksınız ki, onlar bir kertenkele deliğine girseler siz de arkalarından gireceksiniz.” “Sözünü ettiğiniz kimseler Yahudiler ve Hıristiyanlar mıdır?” dedik. “Onlardan başka kim olacak?!” cevabını verdi.[10]
“Mümin cennete kavuşuncaya kadar, kulağına gelen hayırlı söz ve hikmete doymaz.”[11]
Hicrî 74’te 86 yaşındayken vefat eden Ebû Said el-Hudrî (r.a.), hak bildiği bir şeyi söylemekte insanlardan korkmaz, doğru bildiği bir meseleyi tatbik etmekte muhalefet edilmesinden çekinmezdi. Onun bu husustaki ölçüsü, Resûlullah’tan rivayet ettiği, “Hak bildiğiniz ve gördüğünüz bir şeyi söylemek hususunda insanlardan korkmak gibi şeyler sizi caydırmasın.” hadisiydi.
Allah ondan razı olsun!