Akşehir’de ilk yerleşimin neolitik çağda başladığı bölgede yapılan yüzey araştırmalarından anlaşılmaktadır. Bunu izleyen Kalkolitik, Eski Tunç, Hitit, Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı Dönemleri sıralanabilir.
Hitit Krallarından II. Murşili’nin Batı Anadolu’daki işgali, İzmir civarındaki Nef’e kadar uzanmıştır. Onun zamanında bu bölgede kuvvetli askeri garnizonlar kurulmuştur. Bölge bu devirde, Hitit hakimiyetine girmiştir. Akşehir’in çevresinde bulunan höyüklerden elde dilen küp ve gaga ağızlı testiler, M.Ö. XVI. yüzyıla dek uzanan Hitit yerleşimini kanıtlamaktadır. Batıdan gelen deniz kavimlerinin (Ege) göçlerinin etkisiyle gücünü yitiren Hititler’in yerini, Frigyalılar alır.
Strabon, kentin bulunduğu bölgeye, “Phrygia Paroreia” denilmektedir. Bu bölge, doğudan batıya uzanan bir dağ silsilesine sahiptir ve eteklerinde her iki tarafta geniş bir ova uzanır. Ovanın yakınlarında bulunan kentler; kuzeye doğru Philomelion (Akşehir) ve öte tarafta Pisidia yakınındaki Antiokheia (Yalvaç) denen kentler bulunur. Philomelion, "tamamıyla ovadır" anlamındadır. Akşehir’in bulunduğu konum itibariyle, Sultandağları’ndan gelen erozyon tabakasının üzerine kurulduğundan, dağ eteği gibi görülmektedir. Frigiyalılar gibi Lidyalılar da, Çanakkale Boğazı’ndan Küçük Asya’ya girmiş ve Kızılırmak’a kadar bu bölgeyi hakimiyeti altına almıştır. Bu istilada, Philomelion’u da ele geçirirler ve yağmalarlar. Lidya Kralı Kraisos, Pers Hükümdar Daryus’a yenilince, Lidya ve Frigia toprakları, Pers Egemenliği’ne girer. Böylece Akşehir, M.Ö. 547/546 yıllarında, Perslerin hakimiyeti altına girmiş olur. Helenistik Çağ’da, Galat Halkı yerleştiği ve yöreye Galatia dendiği halde, tarihsel bir alışkanlıkla Phrygia adının kullanılması alışkanlık haline gelmiştir.
Frig Kralı Midas’ın adını taşıyan pınar (Midas’ın Çeşmesi) bugünkü Ulupınar köyündedir. O dönemden sonra, Lidya’nın şehir piskoposlarından biri olan kentin yakınlarındaki Mele Köyü, bugün hala Prensesin kocası Melas’ın adını taşımaktadır. Akşehir’de Pers ve Helenistik dönem egemenliğinden sonra sırayla Roma ve Bizans istilaları takip eder. Roma devrinde Anadolu yönetim örgütü içinde İkonion’a (Konya) bağlanır.
Bizans’ın uç şehri olan Akşehir, önce Emeviler’in sonra Abbasiler’in, Bizansla olan savaşları sırasında taraflar arasında sürekli el değiştirir. 1071 yılında, Büyük Selçuklu İmparatorluğu’nun Hükümdarı Romen Diyojen ile yaptığı savaştan galip çıkmasından sonra, Anadolu’da bir Türkleşme hareketi başlar. Bu hareketten sonra Anadolu’da ve buna bağlı olarak Akşehir’de, bir değişim rüzgarı esmeye başlar. Anadolu Selçuklu Devleti’nin kurucusu Kutalmışoğlu Süleyman Bey, 1076–77 yıllarında Akşehir’i almış ve böylelikle Akşehir, Oğuz Türkleri’nin egemenliği altına girmiştir. Süleyman Şah zamanında Türk Kültürü, beşiğini Konya ile buraya bağlı olan Akşehir ve çevresinde buldu. Daha sonra bu kültür, büyüyerek ve gelişerek Konya’yı Türk Kültürü’nün Merkezi haline getirir. Süleyman Şah’ın 1086’da ölümü üzerine Anadolu Selçuklu Devleti’nin başına I. Kılınçarslan getirilir. Haçlılarla yapmış olduğu savaşlar neticesinde I. Kılınçarslan 1097 yılında, başkenti olan İznik’i kaybeder ve aynı yıl içerisinde Konya’yı tekrar başkent yapar. Boğazlardan gelen Haçlı akınları, Konya’dan önce Akşehir’e yapıldığından ilk Akşehir yıkıma ve yağmaya uğruyordu. Selçuklu Devleti’nin çökmesiyle Akşehir’i önce Eşrefoğulları sonra da 100 yıl Hamitoğulları yönetir. Kent 1381 yılında Murat Hüdavendigar’a satılır. Yıldırım Beyazıt 1402 yılında Timur’a yenilince, Ferruhşah Mescidi’nin cenazelik bölümüne hapsedilir ve burada intihar eder. Fetret Dönemi’nde kısa bir süre Karamanoğulları’nın eline geçen Akşehir, Fatih Sultan Mehmet zamanında 1467 yılında fethedilir ve Cumhuriyete kadar sürecek olan kesintisiz Osmanlı Hakimiyeti başlar.